Yalıtım bölümünün çatı örgütü İZODER’in İdare Konseyi Lideri Emrullah Eruslu, ‘1-7 Mart Sarsıntı Haftası’ münasebetiyle yaptığı açıklamada, “Depremin yol açtığı büyük yıkımların en değerli nedenlerinden biri korozyon olarak karşımıza çıkıyor. Bir yapının ana ögeleri olan demir ve betonu, suyun olumsuz tesirlerinden yalıtımla koruyarak binalarımızı sarsıntıya karşı güçlü hale getirmeliyiz” dedi.
İZODER (Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği) olarak, sarsıntı gerçeğini çabucak her fırsatta vurgulayarak farkındalık oluşturmaya çalıştıklarını söyleyen İZODER Lideri Emrullah Eruslu, “Vatandaş olarak vazifemiz, topraklarımızın yüzde 90’ının zelzele riski altında olduğu şuuruyla hareket etmek ve gerekli tedbirleri almaktır. Hasebiyle her sarsıntının akabinde kaygıya kapılmak yerine, sarsıntıyla yaşamayı öğrenmeli, uzun ömürlü, inançlı ve kaliteli yapılaşma anlayışıyla hareket etmeliyiz. Ülkemizde inançlı ve nitelikli binaların sayısının süratle artırılması için çalışmalıyız. Bir yapının ana ögeleri olan demir ve betonu koruyacak biçimde su yalıtımına sahip binalarla sarsıntıya karşı hazırlıklı olmalıyız. Binaların dayanıklılığı için gerekli olan su yalıtımı, çoklukla ihmal edildiği için ülkemizde 30-40 yıllık binalar ömrünü tamamlamış olarak görünüyor. Meğer korozyon tesirine karşı korunmuş, 80-100 yıl yaşayacak güçlü binalar inşa etmeliyiz. Kentsel dönüşüm bunun için kıymetli bir fırsat. Binalarımızı kaliteli materyal, hakikat yalıtım uygulamaları ile sarsıntı ve yılların tesirine karşı koruyabiliriz. Sarsıntının yıkıcı tesirini, binalarımızı korozyona karşı koruyarak önleyebiliriz.” dedi.
Su yalıtımı hayati ehemmiyet taşıyor
İZODER olarak her fırsatta su yalıtımının hayati değerine dikkat çektiklerini söyleyen Emrullah Eruslu, “Betonarme yapı sistemlerinin zayıf noktası suya karşı hassasiyetleridir. Yapılarımıza suyun nüfuz etmesi durumunda, yapının taşıyıcı elemanlarında bulunan demir donatılar korozyona maruz kalarak paslanır böylelikle binaların ömrü ve dayanıklılığı azalır. Korozyona uğrayan bir bina, taşıma gücünün 5 yılda yüzde 50’sini, 15 yılda yüzde 90’ını, 24 yılın sonunda ise tamamını kaybedebiliyor. Bu noktada hem hayati risklere kapı açarken hem de ekonomik olarak kaybediyoruz.” dedi.
Başkan Eruslu kelamlarına şöyle devam etti: “17 Ağustos Marmara Zelzelesi sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Kurulu tarafından yapılan incelemeler sonucu, yüzde 79’u hasarlı bulunan 55 bin 651 konut ve işyerinin yüzde 64’ünde korozyon tespit edilmesi de su yalıtımının kıymetini ortaya koyuyor. 23 yıl sonra bugün tekrar sarsıntı riski ve korozyon konuşuyoruz. Toplum olarak daha hassas olup yaşadığımız binalarda su yalıtımı yapılıp yapılmadığını ve zelzeleye dayanıklılığını her açıdan sorgulamalıyız. Güçlendirmenin ne kadar kıymetli ve hayat kurtarıcı olduğunu biliyoruz. Bütün konutları yıkıp tekrar yapmak mümkün değil. Önceliğimiz meselelerini tespit ettiğimiz binaları güçlendirmek olmalı. Yalıtım, inançlı yapılaşmanın vazgeçilmez ögelerindendir. İZODER olarak kamuoyunun ve ilgililerin bu noktalara dikkatini çekmeye devam edeceğiz.”
Yalıtım maliyeti sanıldığı üzere yüksek değil
Su yalıtımı maliyetinin sanıldığı kadar yüksek olmadığını belirten Eruslu, “Bugün yeni inşa edilen bir binada su yalıtımı uygulamalarının maliyeti toplam bina maliyetinin yüzde 3 ila yüzde 4 üne tekabül eder. Mevcut binalarda elbette bu maliyet biraz daha artıyor. Arazi yapısı, binanın tabanı üzere diğer faktörler de devreye giriyor. Lakin yeniden de inşaatın geneline nazaran yüksek maliyetler kelam konusu değil. Su yalıtımı yapılmamış, münasebetiyle korozyona uğramış binaların zelzeleden olumsuz etkilenmesi ise ne yazık ki hem can güvenliği hem de mal güvenliği açısından maddi olarak ölçülemeyecek ağır sonuçlar doğuruyor.” dedi.
Kentsel dönünüşüm çok değerli
Emrullah Eruslu kelamlarını şöyle sürdürdü:
“İZODER olarak, Etraf ve Şehircilik Bakanlığı ile birlikte uzun süren çalışmalarımızın sonucunda 1 Haziran 2018’de yürürlüğe giren ‘Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği, Türkiye inşaat dalı ve vatandaşlarımız açısından çok değerli bir adım oldu. Lakin bu tarihten itibaren inşa edilen ve mecburî olarak su yalıtımı yapılan bina sayısı toplam yapı stokunun yalnızca yüzde 1.5’ini oluşturuyor. Toplam 9.8 milyon bina, 28.6 milyon konutun bulunduğu ülkemizde bu oranlar, bugün inançlı bina sayısı konusunda maalesef istediğimiz noktada olmadığımızı gösteriyor. Önümüzdeki kentsel dönüşüm sürecini âlâ değerlendirip, su yalıtımını kaliteli gereç ve uzman uygulamalar ile gerçekleştirirsek, her zelzele sonrasında yaşadığımız üzücü durumların önüne geçebiliriz. Kâfi dayanıma sahip olmayan binalarımızı tespit etmeli, kentsel dönüşüm yahut güçlendirme çalışmalarıyla yalıtımlı ve inançlı hale getirmeliyiz. İnşaatın tüm basamaklarında kontrol düzenekleri aktif hale geldikçe, toplum olarak daha uzun ömürlü, inançlı ve sağlıklı binalara sahip olacağız. İZODER’in öncülüğünde, yalıtım dalının katkıları ve Etraf ve Şehircilik Bakanlığı’nın dayanakları ile hazırlanan, www.izoder.org’da yayınlanan ‘Su Yalıtım Yönetmeliği Kılavuzu’ bu bahisle ilgilenenler için kıymetli bir yol gösterici niteliğindedir.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
